Marka Tecavüzünün Arka Yüzü

22.05.2017 - 12:37

  MARKA TECAVÜZÜNÜN ARKA PLANI

               Marka ve Patent Hukuku  günümüzde birçok ihtilafın uğrak yeri olmaya başlamış tabiri yerindeyse çiçeği burnunda bir hukuk sahasıdır. Marka, bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması koşuluyla, kişi adları dahil, özellikle sözcükler, şekiller, harfler, sayılar, malların biçimi veya ambalajları gibi çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen, baskı yoluyla yayınlanabilen ve çoğaltılabilen her turlu işaretleri içerir. Ancak bu her türlü işaretinin de bir kapsamı olması gerekir.                Bu kapsamın belirlenmesi piyasadaki üretici dengesinin sağlanması ,haksız rekabetin engellenmesi ve piyasada tekel oluşmasının engellenmesi hususunda önem taşımaktadır. Piyasaya canlılık katılması, yeni üreticilerin ortaya çıkması ve dolayısıyla pazarın büyümesi her türlü işaretin kullanılmasını marka sayıp alanı daraltmakla sağlanamayacaktır. Bu sebeple yan şerit, çizgi gibi umumi nitelik taşıyan her obje, tescilli marka olduğundan bahisle markaya tecavüz suçlamalarına maruz bırakılırsa ülke ekonomisi ve yerel üretim büyük ölçüde zarara uğrayacaktır. Çünkü yabancı şirketlerin kötü niyetle bütün çizgi ve noktaları adeta ne bulursalar herşeyi  adlarına marka olarak tescil ettirmesi sonucu artık üreticinin ürünlerini dayandıracağı özgün sembol ve marka kalmamıştır. Türkiye gelişmişlik düzeyi açısından marka ve patent hukukuna yabancı kalmış, yakın zamanlarda bu hukukla tanışmış bir ülkedir. Bu sebeple marka ve patente yerli üreticinin ilgisi hep zayıf düzeyde kalmıştır. Üretici ürettiği ürünü marka olarak tescil ettirmekten imtina etmiştir. Yabancı şirketler ise sahip olduğu markaları kullanarak yerli üreticinin bu bilgi eksikliğinden “ şu çizgisi bizim markamıza benziyor, bu noktası bizim markamızı anımsatıyor” gibi ütopik bakış açılarıyla faydalanmışlardır. Bu durum ise açıkça gabindir. Çünkü yabancı şirketler neredeyse çizgisine, noktasına kadar herşeyi üzerlerine marka olarak tescil ettirmişlerdir. Belirgin bir karakterin mesela “kaplan, Ninja, çiçek,…” gibi unsurların dava konusu olması oldukça olağandır. Ancak bu simgelerin kenarındaki çizgilerin dahi dava konusu edilmesi kötü niyet göstergesidir. Ayrıca bu davalarda markanın Türk Patent Enstitüsü’ne kaydı aranmaktadır.

             Söz konusu davalar sıklıkla satıcıya karşı açılmakta ve sonucunda satıcılar söz konusu atılı suçtan beraat etmektedir. Satıcı söz konusu markayı üretmemekte perakende satmaktadır. Fakat şirketler marka tescilimize tecavüz var diye ayağa kalktıklarında ilk satıcıyı bulup bütün taleplerini satıcıdan istemektedirler. Ancak satıcılar dava sonunda beraat etmesine rağmen bu süreçte zaman ve itibar kaybına uğramaktadırlar.

            Markamıza tecavüz edildi diye dava açanlar genellikle büyük ve kendine has bilinçli bir tüketici çevresine sahip olan şirketlerdir. Böyle şirketlerin kullanıcıları markaya ilişkin hangi ürünün meşhur ürün, hangisinin imitasyon olduğunu veyahut ödediği ücretten hangisinin orijinal ürün veya da imitasyon ürün olduğunu kolayca tespit edebilmektedirler. Bu sebeple marka tescil sahibi meşhur markaların açtıkları davalar kötüniyetinin açıkça yansımalarıdır.

          Bu davalarda özellik arz eden diğer bir husus arama kararına ilişkin olmaktadır. Davacının arama kararı talebini; sulh ceza mahkemesi arama kararı verilmesi için somut olgu olmadığı gerekçesiyle devamlı reddederken, fikri ve sınai haklar ceza mahkemesi ise suç delillerinin elde edilebileceği hususunda makul şüphe bulunduğundan arama kararı vermektedir.

                                                                                                          Stj.Av.Hüseyin ZENGİN